KOVA YAZI*
gün çoğu kez incelir kaybolurdu orda beklerdim bunu
bir taş bir taşa değer ses olurdu inlerdi titrerdi mesela
bir su göle düşerdi bir su göle düştükçe akşam
geçerdi ağır ağır asardı kendini göğe ben kırılırdım
o durmadan az sorumluluk, bana çınlayan hayat, az tuz
o durmadan güçlü kapı, çınarın çatlayan dalı, yüksekçe taht
gökyüzüne kurulmuş ay, günleri ezip geçen bir güneş bazen
açardı kalbinin içindeki o büyük türkçeyi susardı hep
o zaman sanırdım o düşünce ölmeyecek, bu rikkati ne hoş
nice ırmaklarda dolaşırdım diz kırıp anlardım kalkacak
duman koyacak, suya boğacak atları, geçitlerde duracak
boşaltacak bulduğu bardağı, bulduğu tablayı kıracak
yanıldım. bıraktı o uzun zaman önce gülmeyi geçmeyi
Bir sanat eserinin değeri insanda açtığı boşluk duygusuyla
ölçülebilir. Dünya telaşını sebep gösterip her bir şeyi
tıkıştırdığımız o boşluk aslında bizim yine bu dünyada tek sermayemizdir. Ama kural
kati: Hayat boşluk kabul etmez. Yani boşluktan bahsediyorsak bir şekilde
dolacak. Peki, neyle dolduruyoruz doğum
ile ölüm arasındaki boşluğu? Asıl soru bu. Sanat, boşluğu doldurduğumuz
lüzumsuz ne varsa tahliye etme fırsatını sunar bize.
Daha ne yapsın?
*Şairin “Beni Şaşırt” adlı kitabından alıntılanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder